
Göç Psikolojisi ve Uyum Süreci: Yol Haritanız
Göç Psikolojisi ve Uyum Süreci: Yol Haritanız
Bu araştırma, analiz ve tavsiye yazısı ManageD
Consultancy OÜ ve MD Danışmanlık Hizmetleri adına hazırlanmıştır. Yazının amacı, Almanya’ya
göç edecekler için yalnızca bilgi sunmak ve göç etme konusuyla ilgili genel
farkındalık sağlamaktır. İçerikte yer alan değerlendirmeler, objektif bir bakış
açısıyla hazırlanmış olup hiçbir kişi, kurum veya topluluğu hedef alan, suçlayan ya da ötekileştirenbir nitelik-tutum taşımamaktadır. Yaklaşımımız, incelenen konuya dair tarafsız, gerçekçi ve yapıcı bir çerçeve sunmaya dayanmaktadır.
Göç, sadece bir yer
değiştirme değil; aynı zamanda köklerinden sökülüp yeni bir toprağa dikilmek
gibidir. Kültür, dil, sosyal çevre ve tüm yaşam alışkanlıklarınız derinden
sarsılır. Yeni bir ülkeye göç etmek, yalnızca yaşam alanını değiştirmek değil;
aynı zamanda duygusal, zihinsel ve kültürel olarak yeniden doğmak anlamına
gelir. Almanya’ya yerleşmek isteyen bireyler ve aileler için bu süreç;
alışkanlıkların, değerlerin ve sosyal ilişkilerin yeniden şekillendiği bir
meydan okuyucu geçiş dönemidir.
Ancak unutmayın,
Charles Darwin'in de dediği gibi: “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de
en zeki olan... Değişime en iyi uyum sağlayan hayatta kalır.”
İşte bu zorlu değişime
ama bir o kadar da öğretici olan "uyum sağlama" sürecini daha mutlu
ve sağlıklı geçirmeniz için bir yol haritası:
1. Duygularınızı Kabul
Edin: "BURADA OLMAK İSTİYORUM!"
Göç öncesi ve sonrası
dönemde duygusal hazırlık büyük önem taşır. Belirsizlik, özlem, heyecan ve
bazen kaygı gibi duygular bu sürecin doğal parçalarıdır. Göç sürecinde içinizde
fırtınalar kopması son derece normaldir. Özlem, yalnızlık, kaygı, hatta "Ne
yaptım ben?" hissi veren pişmanlıklar... Bunların hepsi, bu sürecin doğal
ve geçici parçalarıdır. Bu duyguları içinizde tutmak yerine kabul edin.Unutmayın, her "ben buradayım"
diyebildiğiniz an, aslında içinizdeki
fırtınayı dindirme yolunda bir adımdır. Bu duyguları bastırmadan paylaşmak,
aile içinde açık iletişim kurmak; dayanışmayı güçlendirir ve uyum sürecini
kolaylaştırır.
2. Gerçekçi
Beklentilerle İlerleyin: Pembe Yalnızlık
İlk günlerin her şeyin
kolay olacağı, ayaklarınızın altına pembe pamuktan halılar serileceği
yanılsamasına kapılmayın. Gerçekçi beklentiler kurun! Yeni bir ülke,
yeni kurallar, dil bariyerleri, bürokrasi ve kültürel farklılıklar sizi
kesinlikle yorabilir - bezdirebilir. Sabırlı olun. "Bugün tek başıma
markete gidip, kasada tek cümle kurabildim ve tren biletini tek başıma
aldım" gibi küçük görünen ilerlemeleri birer zafer olarak kutlayın. Her
küçük adım, büyük bir yol almanızı sağlar.
3. Göçün Doğal
Evrelerini Tanıyın: "Bu Duygular Normal Mİ?"
Göç eden her birey,
benzer duygusal evrelerden geçer. Bunları bilmek, kendinizi yalnız hissetmenizi
engeller:
- Balayı Dönemi: Her şey yeni ve heyecan vericidir! Her yerin fotoğrafı çekilir, Almanya'da yaşam temalı videolar sosyal medyada başlar. İlk kez Aldi veya Lidl'den alışveriş yaparken Türkiye'deki fiyatlarla kıyas yapıp heyecan duyulur. :) Yollar, Altyapı, dakik ulaşım sistemi ve trafik kuralları sizi hayran bırakır.
- Kriz Dönemi (Kültür Şoku): "Ich Verstehe Nur Bahnhof!" Balayı biter, zorluklar - meydan okumalar belirginleşmeye başlar. Yalnızlık artar. Yeni Göçmenlerin çoğu, ilk dönemlerde “kültür şoku” olarak adlandırılan duygusal dalgalanmalar yaşayabilir. Özlem: Ailenizle ve arkadaşlarınızla yaptığınız telefon görüşmeleri sırasında gözleriniz dolar, burnunuzun direği sızlar.Bu geçici bir evredir ve zamanla yerini kabullenmeye, öğrenmeye ve yeni yaşam biçimini benimsemeye bırakır. Kendinize sabır göstermek, gerektiğinde profesyonel destek almak bu süreci sağlıklı atlatmanızı sağlar.
- Bürokrasiyle (Adres kaydı, Steuer-ID numarası, anlaşılmayan resmi mektuplar, vize süresi dolarken yabancılar dairesinden termin bulamama vb.) uğraşırken stres tavan yapar.
- "Ich habe nicht verstanden" (Anlamadım) cümlesi hayat mottosu olur.
- Aile ve arkadaşlarla yapılan telefon görüşmelerinde gözler dolar.
- "Ich verstehe nur Bahnhof" cümlesi, Gastarbeiter'lerin 60 yıl önceki tarihsel bir çığlığıdır ve günümüzde "Hiçbir şey anlamıyorum!" manasında bir espri olarak kullanılır. Sizin de hislerinizin özetidir.
- Uyum Dönemi (Alışma): "Artık Burası da Benim Köşem "Kriz yavaş yavaş yerini çözümlere bırakır. Kültüre alışmaya, başa çıkma yolları bulmaya başlarsınız. Unutmayın, uyum büyük adımlarla değil; küçük ama kararlı adımlarla gerçekleşir.
- Dil kursunda yavaş yavaş sohbet etmeye başlarsınız, ilk Alman şakasını anlarsınız.
- Favori bir kafeniz, marketiniz veya parkınız olur; "kendi köşenizi" bulursunuz.
- Komşuyla selamlaşmak artık stres değil, günlük rutinin bir parçasıdır.
- Bisiklet alır ve ilk kez güvenle şehir içinde dolaşırsınız.
- Entegrasyon (Denge): "Ben Hem Buradanım Hem Oradan" Artık hem kendi kimliğinizi koruyup hem de yeni alman kültürüne ait hissedersiniz. “Kurulu düzenimiz olmasa, geri geliriz yeğenim, Türkiye cennet evresidir bu"; İki kültür ve ülke arasında içinizde bir denge kurmaya başlarsınız.
- Hem Almanca konuşulan ortamlarda hem Türk arkadaş grubunda kendinizi rahat hissedersiniz.
- Almanların Oktoberfest'ine gider, aynı hafta sonu Türk usulü mangal yaparsınız.
- İşte veya okulda kendinizi "yabancı" değil, ekibin doğal bir parçası gibi hissedersiniz.
- "Artık burası da benim evim" duygusu kalıcı olarak benliğinize yerleşir ve özgüveniniz artar.
4. Destek Ağınızı
Proaktif Bir Şekilde Kurun: "Yalnız Değilsiniz!"
İlk günden itibaren
sosyal ilişkiler kurmaya çalışın. Komşunuza “Guten Tag” demek, toplu taşımada
selam vermek, yerel etkinliklere katılmak gibi günlük davranışlar bile bile
önemli bir ilk adımdır ve psikolojik geçiş sürecinizi destekler. Türkiye'deki
ailenizle düzenli iletişimi sürdürün ama Almanya'daki yaşamınıza da odaklanın.
Aşağıdaki kurumlar sizin için burada:
Resmî Kurumlar
ve Belediyeler
• Welcome Center
(Willkommenszentrum): Yeni gelenlere şehir tanıtımı, kayıt işlemleri,
entegrasyon desteği sağlar. Her belediye de böyle birimler-ofisler olmayabilir.
• Bürgeramt
(Vatandaşlık Ofisi): Adres kaydı (Anmeldung), resmi belgeler, diğer işlemleri
yapar.
• Ausländerbehörde
(Yabancılar Dairesi): Oturum kartı başvurusu, çalışma izni, vize uzatma işlemlerini
yürütür ve takip eder.
• Jobcenter / Agentur
für Arbeit: İş arama, işsizlik yardımı ve diğer sosyal destekler, mesleki
eğitim (Umschulung) destekleri sağlar.
Göç ve Entegrasyon
Danışma Merkezleri
•
Migrationsberatung für Erwachsene Zuwanderer (MBE): Yetişkin göçmenlere danışmanlık
(iş, eğitim, sağlık, dil kursu yönlendirmesi).
•
Jugendmigrationsdienst (JMD): 27 yaş altı genç göçmenlere rehberlik (okul,
staj, meslek eğitimi, sosyal entegrasyon).
•
Integrationszentren (Entegrasyon Merkezleri): Sosyal haklar, sağlık sigortası,
iş bulma konularında destek.
• AWO
(Arbeiterwohlfahrt), Caritas, Diakonie, DRK (Kızılhaç): Sosyal danışmanlık, entegrasyon
kursları, birebir hukuki rehberlik.
Dil ve Eğitim
Kurumları
· Volkshochschule(VHS – Halk Eğitim Merkezi): Dil kursları (Integrationskurs,
Berufssprachkurs), kültürel etkinlikler ve Almanya'ya dair seminerler ve sosyal
etkinlikler düzenler. Her şehirde bulunur.
• Goethe-Institut:
Profesyonel dil kursları, sınav hazırlıkları.
•
Universitäten & Studienkollegs: Akademik eğitim, hazırlık kursları.
• Berufsschule
(Meslek Okulları): Mesleki eğitim (Ausbildung) süreçlerinde destek.
Kültür ve İnanç
Merkezleri:
o DITIB (Türk-İslam
Birliği): Dini ve kültürel destek sunar, sosyal etkinlikler organize eder. Türkiye
Diyanet Başkanlığına bağlıdır.
o TGD (Türkische
Gemeinde in Deutschland): Sosyal entegrasyon, eğitim ve hak danışmanlığı
konularında faaliyet gösterir.
o Alevi Kültür
Merkezleri (AABF – Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu) : Kültürel
etkinlikler, dayanışma ve entegrasyon sürecinde önemli bir destek noktasıdır.
Almanya genelinde faaliyet gösteren demokratik, kültürel ve inanç temelli
kuruluşlardır.
o Cemevleri,
Camiler, Kiliseler, Sinagoglar: Sosyal bağlar ve manevi destek.
Sosyal ve
Toplumsal Destek
•
Stadtbibliothek (Şehir Kütüphaneleri): Ücretsiz/ucuz üyelik, dil öğrenme
kaynakları ve kültürel etkinliklerle yeni gelenler için mükemmel bir uyuma
başlama yeridir.
• Nachbarschaftszentren
(Mahalle Merkezleri): Komşuluk bağları, çocuk aktiviteleri, kadınlar için
destek grupları vb. çalışmaları yürütürler.
• Gençlik
Merkezleri (“Jugendzentrum”,
“Jugendhaus”, “Jugendtreff” gibi adları olabilir): gençlerin sosyal, kültürel, eğitimsel ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik kamusal ve sivil toplum tarafından yürütülen
kuruluşlardır. Boş zaman etkinlikleri
(dini, kültürel, sportif, müzik, sanat, dans vb.), Grup çalışmaları, atölyeler, seminerler, Danışmanlık:
eğitim, kariyer, sosyal sorunlar, hukuk vb. konularda bilgi ve yönlendirme
hizmetleri
• Interkulturelle Vereine (Kültürlerarası
Dernekler): Sosyal etkinlikler, danışmanlık,
kültürel
buluşmalar düzenlerler.
•
Ehrenamtliche Organisationen (Gönüllü Kuruluşlar): Sosyal yardım, yaşlı bakımı,
çocuk desteği, gönüllü katılım gibi gönüllü faaliyetleri yürütürler.
Sağlık ve Psikososyal Destek
•
Psychosoziale Zentren für Flüchtlinge und Migranten (PSZ): Travma, uyum, psikolojik
destek.
•
Gesundheitsamt (Sağlık Dairesi): Aşı, sağlık muayenesi, ruh sağlığı yönlendirmeleri.
•
Selbsthilfegruppen (Destek Grupları): Depresyon, yalnızlık, bağımlılık gibi konularda
dayanışma.
5. Rutinler Oluşturun: "Düzen, Güven Demektir"
Gündelik hayatınıza düzen katmak (her gün aynı saatte yürüyüş, dil
kursuna düzenli gitmek, küçük hobiler edinmek) belirsizlik hissini azaltır ve
kendinizi güvende hissettirir. Rutinler, yeni hayatınızın temel taşlarıdır.
6. Dil Öğrenimine Zihinsel Yatırım Yapın: "Anahtar
Burada!"
Dil, Anahtarınızdır: Gelmeden Önce hiç zaman kaybetmeden Başlayın!
Dil öğrenmek sadece iletişim değil, özgüven ve
bağımsızlıktır. Göçün en belirgin zorluklarından biri dil
bariyeridir. Almanca öğrenmek yalnızca iletişim kurmak için değil, aynı zamanda
topluma ait hissetmek için bir zorunluluktur. Dil, kültürün kapısını açar;
günlük konuşmalarda, markette ya da sokakta kurulan basit diyaloglar bile
özgüveni artırır. Yanlış yapmaktan asla çekinmeyin; her yanlış dili daha iyi
öğrenme için bir fırsatıdır. Almanya'ya gelmeden önce dil öğrenmeye başlamak, sizin için bu
uyum sürecini hızlandıran en hayati faktördür. Almanya'ya gelmeden
önce kendinizi dile maruz bırakın: radyo dinleyin, TV izleyin ve youtube
videolarını bakın, Geldikten sonra da markette etiketleri, yollarda
bilbordları okuyun, gazetelere göz atın, sürekli almanya TVlerini izleyin.
Pasif dinleme bile beyninizi Almancaya programlar ve Almancayı benimser.
Sıfırdan
başlayan biriyle, temel seviyede (A2/B1) Almanca bilen birinin Almanya'daki ilk
ayları arasında dağlar kadar fark vardır.
7. Kendi Kimliğinizi Koruyun: "Kökleriniz Sizin
Gücünüzdür"
Almanya'da yaşarken kendi kültürünüzü, geleneklerinizi ve
değerlerinizi yaşatmaya devam edin. Bu, sizi köksüz hissetmekten korur. Ancak
aynı zamanda yeni kültürden öğreneceklerinizi de hayatınıza katmaya açık olun. Bu bir
"ya o, ya bu" seçimi değil, "hem o, hem bu" sentezidir.Aynı zamanda yeni kültürden öğreneceklerinizi hayatınıza dâhil edin — bu denge,gerçek
entegrasyonun temelidir. Bu dengeyi kurduğunuzda, iki ülkenin
ve farklı kültürlerin de zenginliğine sahip olursunuz.
Bu süreç, sabır, emek ve doğru
adımlarla sadece bir "uyum süreci" değil, aynı zamanda SİZİN kişisel
bir büyüme hikâyenizdir. Bu yolculuk sizindir ve her adımıyla sizi daha da güçlendirecektir.
“Almanya ACI
VATAN”
Almanya'daki
Türk toplumunun yeni gelen göçmenlere yaklaşımları
Almanya'daki Türk toplumu,
Gastarbeiter (Misafir İşçi) dönemiyle 1960’ların başından itibaren gelen ilk
nesil ve onların Almanya'da doğup büyüyen çocukları, genellikle daha az Almanca
bilen 1970 ve 1980’lerde gelen ikinci ve üçüncü kuşak ile onların Almanya’da
doğan-büyüyen eğitim alan (genellikle Almanya vatandaşı olan) çocukları-nesilleri
ile, Corona pandemisi sonrasında son 2-3 yılda gelen yüksek nitelikli,
üniversite-meslek lisesi mezunu ve genellikle Almanca bilen/öğrenmeye istekli
yeni göçmenler arasında belirgin bir kuşak, kültür ve sosyoekonomik uyumsuzluk-istememe
krizi yaşamaktadır.
Bu
durum, eski yerleşik Türk toplumunun (yani Alman-Türklerin) yeni göçmenlere
yaklaşımında çeşitli, hatta çelişkili tepkilere yol açmaktadır. Günümüzün
küreselleşen Türkiye’sinden yeni gelenleri tam olarak konumlandırmakta ve
anlamakta yaşanan sorunsallar döngüsünde olmaları bu yaklaşımları – çelişkileri
çoğaltmaktadır.
Almanya’da
durdurulamayan bir iş gücü açığı var; bazı sektörlerde özellikle nitelikli işçi
açığı yüksek oranlarda yaşanıyor. Bu, Alman devleti tarafından çözüm olarak eğitimli,
vasıflı göçmenlerin daha çok rağbet görmesine neden oluyor. Almanya, nitelikli göçü
teşvik eden yasalar çıkarıyor. Bu ekonomik-politik gerçeklik penceresinden
baktığımızda; Yerleşik Türk Toplumunun Yeni Göçmenlere Yaklaşımı, genellikle üç
ana kategoride inceleyebiliriz: Destekleyici ve Dayanışmacı Yaklaşım, Mesafeli
ve Eleştirel Yaklaşım ve Kapitalist-Rekabetçi Yaklaşım.
1. Destekleyici ve Dayanışmacı
Yaklaşım (Köprü Kurma ve Uyum)
Bu
yaklaşım, çoğunlukla Almanya’da ikinci ve üçüncü nesil doğup büyümüş, eğitimli
ve profesyonel alanda başarı sağlamış Türkler (mühendisler, doktorlar, akademisyenler,
başarılı iş insanları) ve bazı eski nesil iş insanları arasında görülüyor
genelde. Ancak bu yaklaşım çoğunluğu temsil etmez, bu yaklaşımda olanlar
Almanya’da azınlıktadır.
Günlük
Hayat: Yeni gelenlerin Almanca dilindeki ve Alman bürokrasisindeki zorluklarına
karşı pratik yardım sunulur. Örneğin; ilk kiralık konut bulma, Belediye de Anmeldung,
yabancılar dairesi (Ausländerbehörde) randevularında rehberlik, hastane de
tercümanlık veya diğer işlerde basit çeviri desteği ve rehberlik sağlama.
Çalışma
Hayatı: Profesyonel sosyal internet ağları üzerinden yeni gelenlere mentörlük
yapılır. İşveren pozisyonundaki Türkler, nitelikli Türk çalışanları aktif
olarak kendi şirketlerine veya sektörlerine dahil etmeye çalışır, Göç etmenin
zorlukları anlatılır ve uyum süreçlerine hız verilmesi için destek verirler.
Motivasyon:
Bu kesim, yeni göçmenlerin başarısını kendi kimliklerinin ve Türk toplumlarının
Almanya'daki başarısı olarak görür ve aynı zamanda daha ekonomik işçi olarakta
bir işveren ekonomik yaklaşımı içinde onlara "yol açıcı-rehber"
olmayı misyon edinir.
2. Mesafeli ve Eleştirel Yaklaşım (Devrecilik)
Bu
yaklaşım, özellikle düşük veya orta gelirli, genellikle Türkçe'nin daha baskın
olduğu bölgelerde yaşayan ve Alman toplumuna kısmen entegre olmuş, iyi bir
eğitim alamamış bazı kesimlerinde gözlemlenir. Bu yaklaşımda olanlar mahallede
veya işyerinde mesafeli yaklaşımlarını sürdürürler.
Daha
iyi ifade etmek için basit bir örnek vermek gerekirse; Türkiye’de askerlikte “devrecilik”
örneği ile anlatmak isteriz. Devrecilik başlangıçta
askerlik hizmetini aynı dönemde yapan er ve erbaşlar arasındaki hiyerarşik
ilişki ve dayanışma kültürünü ifade eden bir terimdir. Bu
kavram resmi bir uygulama değildir; tamamen askerler arasında oluşan
geleneksel bir sosyal düzendir ve zamanla kötüye
kullanılmış-yozlaşmıştır. Ayrıca belirtmek gereklidir ki; bu tür davranışlar Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) tarafından yasaktır ve disiplin suçusayılır.
Buna
rağmen devrecilik fiilen askerlikte işler;
“Devre”, Türkiye’de aynı celp döneminde, yani aynı zamanda askere
alınan, askerleri ifade eder. Örneğin,
Şubat celbinde askere alınanlar “Şubat devresi”, Mayıs celbinde alınanlar
“Mayıs devresi” olarak anılır. Her devre, kendisinden önce gelenlere “abi-usta
devre veya Dede”, sonra gelenlere “küçük-acemi-çaylak devre veya Torun” der. Kendi devrendekilere ise "Devrem",
"Kardeşim" denir.
Devrecilik, bu “abi-küçük devre” ilişkisine dayanan gayriresmî bir hiyerarşi
sistemidir. Daha önce gelen askerler (büyük devreler), kendilerinden sonra
gelenlere (küçük devrelere) “askerliğin düzenini öğretirler.” Bu
Mesafeli yaklaşımda olanlar ise Almanya’ya yeni gelenlere Almanyayı tüm acı
gerçekleri ile tanıtma ve uyum sağlamalarını öğrettiklerini düşünürler.Bu devrecilik anlayışına göre, "üst devreler-dedeler" kendilerinden
sonra gelen "alt devrelere-torun-acemi erlere" çeşitli görevler
yükleme, emirler verme ve hatta psikolojik şiddet uygulama hakkını kendilerinde
görürler. Bu durum, birliğe yeni katılan acemi erlerden, terhisine yakın olan
en kıdemli askere kadar uzanan bir hiyerarşi silsilesi yaratır. Küçük devreler,
büyük devrelere saygı gösterir, bazı durumlarda onların işlerini kolaylaştırır.Yemek kuyruğunda Önce dede devreler, sonra abi devreler ve en son
torun-acemi erler gelir. Küçük devrelere aşırı iş yaptırma, İş
paylaşımında: Gece nöbetleri, Ağır işler, temizlik, mutfak, taşıma vb.
işler acemi-çaylak devrelere verilir. İzinlerde öncelik üst devrenindir. Üst
devrelerin, alt devrelerin kişisel eşyalarına el koyması, kendi
görevlerini-yapacağı işleri acemilere yaptırması ve Psikolojik baskıveya zorbalık ile Eşitsizlik ve adaletsizlik hissi haline
gelebilir. Zaman geçtikçe herkesin devresi büyür ve aynı saygıyı kendisinden
sonra gelenlerden bekler.
"Biz
de Yaptık, Onlar da Yapacak" Anlayışı:Kendi alt devreliğinde bu muameleye maruz kalmış askerlerin, üst devre
olduklarında aynı davranışları kendilerinden sonrakilere uygulama eğilimi,
devreciliğin bir döngü halinde devam etmesine yol açar.
Almanya’daki
yerleşik Türklerin mesafeli ve eleştirel yaklaşımda aldıkları tutum özü de
askerlikteki devreciliğe maalesef çok benzemektedir. Biz yaptık bunları,
Almanlar bizi çok ezdiler, Almanya’yı Almanya biz yaptık, hiç durmadan
çalıştık, ezildik, hor görüldük, Dazlak almanlar bizi dışladılar – kovaladılar,
1980-1990larda yaktılar-öldürdüler, Çocuklarımızla dalga geçtiler, her işi
yaptırdılar. O zaman yeni gelenlerde bir nevi “Acemi Er- Torun – Çaylak asker –
küçük devre” olarak görülmekte, onlarında bu süreçten geçmesi istenmektedir.
Bunu göçün getirdiği işyerinde veya mahalle yaşamında doğal bir
kültürel-ekonomik-psikolojik bir sınav olarak düşünmektedirler.
Bu devrecilik anlayışı
hem mağdur olan acemi askerler yani yeni gelenler hem de genel olarak almanyanın
sosyo-ekonomik düzeni üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturmaktadır.
- Psikolojik Sorunlar: Sürekli baskı ve aşağılanmaya maruz kalan yeni göçmenlerde anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi ciddi psikolojik rahatsızlıklar görülebilir. İşyerine uyumsuzluk, beğenmeme ve ayrılma gibi süreçleri hızlandırır.
- Almanya’dan Soğuma ve Uyum Zafiyeti: Bu tür uygulamalar, nitelikli göçmenlerin almanya’ya olan güven ve umudunu sarsabilir ve inancını zedeleyebilir. Almanya’dan ayrılma ve bırakıp dönme hissini zirveye çıkarır.
Günlük
Hayat: "Siz Kolayına Kaçtınız"
Algısı vardır. İlk nesil, büyük zorluklarla ve düşük ücretlerle çalıştığı için,
yeni gelenlerin hazır diplomayla gelmesini "zahmetsiz bir yolculuk veya
hazırcılık" olarak görebilmektedir. Bu
durum da bir kıskançlık veya yadırgama-istememe duygusuna neden olmaktadır.
Kültürel
Farklılık: Türkiye’den yeni gelenler şehir merkezlerinde ve daha eğitimli
çevrelerde Almanlarla iç içe yaşamayı tercih ederken, yerleşik Türk toplumunun
yoğun olduğu bölgelerdeki kendi mahalle-sokaklarında yaşam tarzını ve siyasi
görüşlerini eleştirebilmektedir. Yerleşik Türkler yeni gelen göçmenlerin göç
nedenlerini anlamaz ve niye Almanya geldiklerini hep sorgularlar. Bu durum,
sosyal ve kültürel açıdan iki grup arasında mesafe yaratır. İki Türk toplumu
arasında frekans uyuşmazlığını - güvensizliği artırır. Türkiye cennet gibi,
havası her zaman güzel, son 20 yılda çok gelişti, büyük yollar-otobanlar,
köprüler, havalimanları, hastaneler, savunma sanayi vb. ilerlemeler var. Siz
okudunuz, diplomalısınız neden buraya göç ettiniz? gibi mesafeli ve eleştirel
çelişkili yaklaşımlar sergilemektedirler. Buda Türkiye’den yeni göç etmek
isteyen kişilerde Almanya’daki Türklerin işletmelerinde-yanlarında çalışmama, Almanların
şirketlerinde çalışmak istiyoruz, Almanyalı Türklerden uzak duralım tarzında
bir bakış açısı ortaya çıkarmaktadır. Yani yeni göçmenlerde daha Türkiye’den
gelmeden böyle bir düşünce içinde Almanya’daki yerleşik Türklerle devamlı
beraber olmak istemiyor, Almanya’daki yerleşik Türkler de yeni gelen göçmenleri
istemiyor ve bunu “ yeni gelenler diplomalı, eğitimli ama boş okumuş, hiçbir
şey bilmiyor, sıkı-disiplinli çalışmasını bilmiyor, aşçı ise güzel yemek
yapmasını, mühendis ise pense tutmasını, tornavida kullanmasını bilmiyor, yenilerin
elinde telefon ve çay bardağı düşmüyor, Almanya’ya çalışmaya değil
yatmaya-keyif yapmaya, özgürlüklerinden yararlanmak için gelmişler” şeklinde
ifade etmektedirler. Ayrıca yeni göçmenler, hem öz almanlar hem de yerleşik
Alman-Türkler (yerel halkla) sosyal ilişki kurmakta, mahallelerde veya iş
yerlerinde “içsel kabul” görme hususunda zorlanmaktadırlar.
Çalışma
Hayatı: Yeni neslin doğrudan tam zamanlı, iyi maaşlı ve bazen prestijli
pozisyonlara girmesi, yerleşik Türk toplumunun bazı kesimlerinde "bizim
çocuklarımız burada doğdu, bu imkânları görmedi" şeklinde bir
algısal adaletsizlik - kıskanma hissi de yaratabilmektedir.
3. Rekabetçi ve Nötr Yaklaşım
Bu,
özellikle ticaret ve küçük-orta işletme sahipleri arasında görülen,
duygusallıktan uzak, daha pratik, ekonomik yani “duygusal-parasal” bir
yaklaşımdır.
Çalışma
Hayatı: Yeni gelen nitelikli işgücü, yerleşik Türk işverenler tarafından
verimli ve ekonomik olarak daha uygun veya ucuz bir kaynak olarak görülür.
İşveren, yeni göçmenin Almanca bilgisi olsun-olmasın ve deneyimli olanlardan mesleki
uzmanlığından faydalanırken, deneyimsizlerin fiziki gücünden yararlanmak için aralarındaki
ortak dili ve kültürü bir iletişim kolaylığı olarak kullanır. Sende türksün
bende türküm ve sana iş veriyorum, sana Almanya da yeni bir hayat ve kariyer
fırsatı sunuyorum. “Bana vefanı-saygını hep göster, verdiğim işleri tüm gücünle
yap” tarzında bir beklenti içinde işverenlerin bir kısmı. Bu ilişki, duygusal
bağdan ziyade ekonomik verimlilik – performans bazlı yoğun-çok çalışma üzerine
kuruludur.
Özellikle
ev kiralamalarda; bazı durumlarda yerleşik Alman-Türkler yeni gelen
Türklere örneğin ev kiralarken normal fiyatı 1100 olan daireyi 1500 Euro kiralayabilmektedir.
Bunu da normal bir durum olarak kabul etmektedir.
Yeni Göçmenlerin Deneyimleri:
Beklentiler ve Gerçekler
Yeni
vasıflı Türk göçmenler (özellikle 25-45 yaş arası beyaz yakalılar), genellikle
ilk etapta yerleşik Türk toplumundan bekledikleri desteği bulmakta
zorlanabilirler.
Yeni
göçmenler, Alman veya uluslararası çevrelerle daha hızlı entegre olmayı tercih
eder. Bazı Türk mahallelerinde karşılaşılan düşük Almanca seviyesi ve farklı
yaşam tarzı nedeniyle yabancılık hissetme veya entegre olamama korkusu yaşarlar.
Yeni
gelen göçmenler arasında eğitim seviyesi yüksek olanların (üniversite mezunu,
iyi dil bilen, mesleki nitelikleri güçlü olanlar) daha hızlı iş bulma, kariyer
yapma ve topluma entegrasyon açısından daha avantajlı olduğu görülüyor. Nitelikli
göçmenlerde bu alanlarda başarı, “pozitif örnekler” oluşturuyor.
Ayrımcılık
algısı; Eğitim ve beceri düzeyi yüksek göçmenlerde bile, görünür göçmen
kökeninden kaynaklı ayrımcılık (kişisel veya yapısal) hissetme durumu oldukça
yaygın. Özellikle iş başvurularında, iş yerinde tanıtım / atama/tayin
fırsatlarında, sosyal çevre edinme gibi alanlarda bu tarz yaklaşımlarla
karşılaşılmaktadır.
Yerleşik
toplumun bürokrasi bilgisi (eskiden kalma prosedürler – yasalar nedeniyle)
güncel değildir. Yerleşik Türklerin çoğunluğunda Almanya’daki güncel bürokratik
işlemler, çalışma vizesi vb. işler konularında bildikleri 1980-1990-2000lerin
başındaki uygulamalar veya kulaktan duyma bilgilerdir. Yeni göçmenler Bürokratik
konularda genellikle yerleşik Türklerden ziyade, profesyonel danışmanlık
firmalarına veya Alman arkadaşlara yönelmeyi tercih etmektedir.
Yerleşik
küçük ve orta büyüklükteki Türk işverenler ücretler de rekabetçi ve çalışma
koşullar*saatlerinde sert olabilir, bu da yeni göçmenlerin beklentilerini
karşılamayabilir. Almanya’daki sektörlerde gerçek uygulamalarda
Restoran-gastronomi sektöründe ortalama çalışma süresi günlük 10 saat,
süpermarketlerde en az 9 saat ve haftalık 1 gün izin şeklinde olan
işyerleri-işletmeler oldukça fazladır. Sıkı-disiplinli çalışma düzeni vardır.
Çalışma sırasında 15 dakika çay-kahve arası verilir, telefona o zaman bakılır.
Yemek arası 30-60 dakika arasında sürer. Bu sürelerin ücreti ödenmez. Saatlik
ücret ile çalışıldığı için bu çalışılmayan saatin ücretini işveren ödemez.
Almanya’nın çalışma hayatının gerçeği budur. Buda yeni göçmenlerde büyük bir
hayal kırıklığı, mutsuzluk ve umutsuzluk yaşayabilirler. Dil
yeterliliği, mesleki denklik, sertifikaların tanınması, yerel iş kültürüne
adaptasyon gibi pratik zorluklar halen önemlidir.
Beklentilerle gerçek arasındaki
fark; Birçok
yeni gelen nitelikli göçmen, Almanya’ya gelirken beklentileri yüksek; iş,
sosyal statü, yaşam standardı vs. Ancak pratikte dil bariyerleri, kültürel
farklılıklar, iş yerindeki “network” eksikliği, bazen yerel halk tarafından
“yabancı” görülme durumu beklentileri hayal kırıklığına uğratabiliyor, ciddi
kültürel şoklar yaratıp yaşatabilmektedir ve acil/acele geri dönüş kararları
verilmesine neden olabilmektedir.
İki grup arasındaki ilişkiyi belirleyen temel
faktör, dil, eğitim ve sosyoekonomik statüdeki farklılaşmadır. Yeni gelenler,
genellikle Alman toplumunda yükselmek için daha fazla çaba gösterirken – daha
çok çalışırken, yerleşik toplumun bazı kesimleri alıştıkları rutin de veya
bolca “Krank” alarak devam ederler. O zaman çelişkilerde "Kıyas Sendromuna" girilir "Biz çok zorluk çektik, yeni gelenler her şeyi
hazır buldu ve bizim çektiğimiz zorlukları-çileleri anlamıyorlar/bilmiyorlar".
Diğer mesele ise iki grup arasında kültürel-zihinsel Uçurum vardır.
Zira 60 yılda değişen-küreselleşen Türkiye ile
Almanya'daki göç süreçlerinde Anadolu’dan getirdikleri "o dönemin donmuş
Türk kültürü" arasındaki fark en büyük uyumsuzluğun kültürel temelidir.
Ayni dili konuşsalarda, aynı inanç-mezhep veya siyasi görüşte olsalar da “İkimiz de Türküz ama farklıyız”olgusu ortaya çıkmaktadır. Yeni gelenlerde "Biz de Türkiye’de ne tür
zorlukların içinden çıkarak buraya geldik" Almanyadakiler bunu
anlamıyor-bilmiyor diye hissetmektedir.
Almanca Seviyesi: Yüksek Almanca = toplumun tüm kesimlerinde daha fazla
saygı ve sosyal kabul kriteri ve entegrasyonun göstergesi olarak karşımızda bir
güneş gibi durmaktadır.
Kaynakça:
Oberg, K. (1960). Cultural shock:
Adjustment to new cultural environments. Practical Anthropology, 7, 177–182.
Routledge, J. T., & Gullahorn, J.
E. (1963). An extension of the U-curve hypothesis. Journal of Social Issues,
19(3), 33–47.
Ward, C., Bochner, S., & Furnham,
A. (2001). The psychology of culture shock. Routledge
Araştırma
ve analizleri yapılırken yapay zeka uygulamalarından yararlanılarak bu yazı
bizim tarafımızdan oluşturuldu ve aşağıdaki yapay zeka uygulamalarından
faydalanılmıştır.
Google. (2025). Gemini Yapay Zeka
(2.5 Pro versiyonu)
ChatGPT Yapay Zeka ve DeepSeek Yapay
Zeka
Yazanlar:
Almanca Öğretmeni-Almanya Danışmanı
Murat Dinç
Psikolog Merve Bülbül
Sosyal Hizmet Uzmanı Delal Yıldız






